'Âlim (عالم), bir bilinene delâlet
eder. Çünkü o, müteaddî olan 'alimtu (bildim) ifadesinden gelmektedir. 'Alîm (عليم) ise, herhangi bir
bilinirliğe bağlı olarak kullanılan bir ifade değildir, çünkü geçişli değildir.
'Alîm, eğer ilminin ma'lûmu (bilineni) sahih/sabit ise, ancak o zaman bir anlam
ifade eder. Nitekim semî' sıfatı da, söz konusu şey şayet işitilir olmaya elverişli
ise, ancak o zaman bir anlam ifade eder. Sâmi' (işiten), bir işitilen
gerektirir. İnsan, sağır olmaması durumunda semî', kör olmaması durumunda da
basîr diye isimlendirilir; oysa semî' ve basîr kelimeleri, bir işitilen ve
görülen gerektirmez. Nitekim gözleri kapalı olan biri basîr, işitebileceği bir
ses bulunmayan biri semî' diye isimlendirilir. Çünkü semî' ve sâmi' iki ayrı
sıfattır. Mubsır, basîr, 'alîm, 'âlim, qadîr, qâdir de böyledir. Çünkü bunların
her biri diğerinden farklı bir anlam ifade eder. (Ebu Hilâl el-Askerî, el-Furûq fi'l-Luğa, s.109-110)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder